Tarihi Yarımada'da yer alan cami, Mimar Sedefkâr Mehmed Ağa'nın imzasını taşımaktadır. Mavi, yeşil ve beyaz İznik çinileriyle süslü olması ve kubbelerinin mavi ağırlıklı hatlarla bezenmesi nedeniyle turistler tarafından ""Mavi Cami"" olarak da bilinmektedir. 20.000'in üzerinde İznik çinisiyle süslü muhteşem cami; sarı ve mavi tonlarındaki geleneksel bitki motifleriyle olağanüstü bir sanat eseridir. Caminin mimarisi, Osmanlı cami mimarisi ile Bizans kilise mimarisinin bir sentezidir. Ayasofya'nın yanında yer alan Sultanahmet Camii, hem Bizans etkilerini hem de geleneksel İslam mimari unsurlarını barındırmaktadır. Mimar Sedefkar Mehmet Ağa, bu tasarımda boyutları ihtişam, azamet ve görkemle ifade etmeyi başarmıştır. Caminin içindeki detaylar, özellikle de mermer mihrap ve seramik karo kaplı duvarlar hayranlık uyandırıcıdır. Toplam altı minaresi bulunan cami, Türkiye'de altı minareli ilk cami olma özelliğini taşıyor. Bu minarelerden dördü köşelerde, diğer ikisi ise avluda yer almaktadır. Caminin ""sultan mahfili"" güneydoğu köşesinde yer almaktadır. Bir platform, iki küçük dinlenme odası ve bir verandadan oluşmaktadır. Hünkar mahfili; 10 mermer sütunla desteklenmiş zümrüt, gül ve yaldızla süslenmiş kendi mihrabına sahiptir ve 100 Kuran altınla işlenmiştir. Sultanahmet Camii'nin zemin katındaki açık pencereler ""opus sectile"" adı verilen bir tür döşeme ile dekore edilmiştir. Bu teknik; geometrik desenler oluşturmak için küçük taş parçalarının bir araya getirilmesini içerir. Her kavisli bölümde, bazıları ışığın geçmesine izin vermeyen 5 pencere vardır. Her yarım kubbede 14 pencere, merkezi kubbede ise 4'ü kör olmak üzere 28 pencere bulunmaktadır. Pencereler için kullanılan renkli camlar Venedik Doge'unun Sultan'a bir hediyesidir. Bu renkli camların çoğu günümüzde sanatsal değeri olmayan modern versiyonlarla değiştirilmiştir. Sultanahmet Camii'nin büyüleyici atmosferi ve eşsiz mimarisi, İstanbul'u ziyaret eden herkesin mutlaka görmesi gereken bir yer olarak tavsiye edilmektedir.