Tarihi belirlenmiş lan en eski ebru eserine 1447 yılında Osmanlı’nın ihitşamlı sarayı Topkapı’da rastlanmıştır. Bu sanatın ilk kullanımı bir sanat objesi olmasının yanı sıra resmi yazışmalardır. Tekrar edilemez olduğundan dolayı belgenin özgünlüğünün en etkili kanıtı olan ebru sanatlı eserler, tarihin ilk filigranı olma özelliğini taşımaktadır. Bugün dahi çek, senet, para gibi değerli kağıtların zemini ilhamını 13. yüzyılın Osmanlısından almıştır. Bu açıdan ebru sanatı, estetik açıdan değil; tarihi bir dönüşüm de yaratmıştır.
Uygulanış alanları ve üretim malzemeleri açısında Battal ebru, Gelgit ebru, Bülbül Yuvası, Şal Ebrusu, Taraklı ebru, Hatip ebrusu, Çiçek ebrusu gibi örneklere ayrılan bu sanat kağıt üzerine uygulanan en benzersiz sanat dalıdır. Şimdi bu benzersiz sanat dalını uygulamak isteyenler için küçük bir yol haritası sunuyoruz. Ebru sanatı, özel olarak hazırlanmış su ve boya karışımlarının kullanılmasıyla yapılır.
İşte adım adım ebru yapımı: Hazırlık: Ebru sanatı için kullanılan su, kitre adı verilen özel bir bitki özü ile yoğunlaştırılır. Bu, boyaların suyun yüzeyinde kalmasını sağlar.
Boya Seçimi: Ebru boyaları genellikle doğal pigmentlerden yapılır ve su bazlıdır. Boyalar, su yüzeyine serpildikten sonra bir fırça veya çubuk yardımıyla şekillendirilir.
Desen Oluşturma: Boyalar suyun yüzeyinde çeşitli desenler oluşturur. Bu desenler, ebru sanatçısının yeteneğine ve hayal gücüne bağlı olarak değişir. Klasik ebru desenleri arasında battal, gelgit, taraklı ve çiçek desenleri bulunur.
Kâğıda Geçirme: Oluşturulan desen, özel ebru kâğıdına aktarılır. Kâğıt, su yüzeyine dikkatlice yerleştirilir ve ardından yavaşça çekilerek deseni alır. Günümüzde ebru sanatı, hem geleneksel hem de modern yaklaşımlarla icra edilmeye devam etmektedir. Ebru sanatçılarının eserleri, sergilerde ve müzelerde görülebilir sergilenmekte ve ebru desenleri modern tasarım ve moda dünyasında da ilham kaynağı olmaktadır.
Siz de İstanbul deneyiminizi kusursuz bir sanatla taçlandırmak için İstanbul ziyaretinizin bir gününü mutlaka Ebru sanatına ayırmayı; atölyeleri ziyaret etmeyi, bu sanatı hissetmeyi, bu sanatın bir parçası olmayı ve kendi kusursuz eserinizi ortaya çıkarmayı ihmal etmeyin. İstanbul’da tekrar edilemez bir kusursuzluğun bir parçası olun.