Şile’nin bu doğal ve özgün güzellikleri, binlerce yılık tarihiyle birlikte eşsiz hikayelerin de ana kahramanı olmuştur. Şile’nin Kayaları, tarihin en imkansız aşklarından birine tanıklık etmiştir. 1730’lu yıllarda, Şile’nin bir sokağı olan Elbiz’de başlayan bu aşk hikayesi; insanlık tarihi boyunca tüm imkansız aşkların baş düşmanı olan yoksulluk üzerine gelişir.
Dönemin zengin tüccarı Dimitri’nin Şile’de kocaman bir konağı ve yanında çalışan işçileri vardır. Dimitri, eşi ve kızı Eftelya ile birlikte bu konakta yaşıyor ve işlerini de bu konaktan idare ediyordur. Annesiyle birlikte küçük bir köy evinde yaşayan Mehmet de Dimitri’nin koyunlarına bakıyordur. Çoban Mehmet, Şile’nin yemyeşil ovalarında koyunlarını otlatırken Dimitri’nin kızı Eftelya’yı görür ve görür görmez de aşık olur. Eftelya da Mehmet’ten çok etkilenir ve birlikte her gün buluşup kırlarda doyasıya gezerler. Elbette bu kadar küçük bir vilayette böylesine tutkulu bir aşk çok hızlı ünlenir ve Dimitri’nin kulağına gider.
Bu ilişkiye onayı olmayan Dimitri, kızını konağa kapatır, Mehmet’i ve annesini de hem işten hem çiftlikten kovar. Annesini onlarca kez Dimitri’nin kapısına gönderen fakat red cevabı alan Mehmet çareyi birlikte kaçmakta bulur. Yıldızların geceyi aydınlattığı bir gece, kayalıkların dibinde buluşan genç aşıklar, ormanın derinliklerine doğru yola koyulurlar. Birkaç gün sonra da genç aşklara cansız bedeni kıyıya vurur. Buna şahit olan kayalarsa o gün bugündür ağlamaya başlar.
Şile kayalıkları bu imkansız ama masum aşkın Karadeniz’in sularında son bulan hikayesine kayıtsız kalamazlar. Ağlayan Kayalar’ın hikayesi yüzlerce yıldır, İstanbul aşıklarını derinden etkileyen bir efsaneye dönüşür ve İstanbul’a yola düşen herkes bu acıklı hikayenin tutkulu yolculuğuna şahit olur. İstanbul’da aşkın ve hikayenin bir parçası ol.