İstanbul'un Sultanahmet semtinde, Topkapı Sarayı'nın hemen yanında yer alan müze, Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç ayrı bölümden oluşuyor. Bu üç bölümde dünyanın farklı bölge ve dönemlerine ait bir milyondan fazla eser sergilenmektedir. İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin temeli, Aya İrini Kilisesi'nde yer alan arkeolojik eser koleksiyonu Müze-i Hümayun ile atılmıştır. Ancak Aya İrini'nin kapasitesinin yetersiz kalması üzerine Fatih Sultan Mehmet döneminde yaptırılan Çinili Köşk müze olarak kullanılmaya başlandı. Osman Hamdi Bey'in 1881 yılında müze müdürü olarak atanması, Türk müzeciliğinde yeni bir dönemin başlangıcına işaret eder. Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı, Myrina, Kyme ve Aiolis bölgesindeki diğer nekropollerin yanı sıra Lagina Hekate Tapınağı'nda da arkeolojik kazılar gerçekleştirdi. 1887-1888 yılları arasında Sidon'da (Sayda) yaptığı kazılar sonucunda Sidon Kraliyet Nekropolü'ne ulaşmayı başarmış ve aralarında dünyaca ünlü İskender Lahdi'nin de bulunduğu çok sayıda lahitle İstanbul'a dönmüştür. Arkeoloji Müzesi, antik çağlardan Bizans dönemine kadar çeşitli eserlere ev sahipliği yapmaktadır. Bu eserler arasında dünyanın en eski barış anlaşması olarak kabul edilen Kadeş Anlaşması ve dünyanın bilinen ilk aşk şiiri de yer almaktadır. Eski Şark Eserleri Müzesi'nde Mezopotamya, Mısır ve Arabistan'dan eserler sergilenirken, Çinili Köşk Müzesi'nde Osmanlı dönemine ait seramik ve porselen eserler sergilenmektedir. İstanbul Arkeoloji Müzesi ise tarih ve kültür meraklıları için mutlaka görülmesi gereken bir yer. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlayan müze, ziyaretçilerine tarihin derinliklerinde bir yolculuğa çıkma fırsatı sunuyor.