17. yüzyılın sonlarında Osmanlı mimarisinde görülmeye başlanmış ve 18. yüzyılda yaygın hale gelmiştir. Bu büyüleyici kuş evleri, Osmanlı İmparatorluğu genelinde, özellikle İstanbul'da, birçok binayı süsleyerek, heykel ve kabartmalar kullanmayan sade dış cephelere hareketlilik ve dekoratif bir unsur katmıştır
Osmanlı İmparatorluğu'nda kuş evleri, köşkler, camiler, mescitler, türbeler, hanlar ve çeşmeler gibi çeşitli yapıların duvarlarına inşa edilirdi. Bu evler, toplumun hayvan sevgisini estetik bir biçimde yansıtırdı. 17. yüzyıldan itibaren Anadolu ve Rumeli'deki birçok şehir ve kasabada binaların cephelerine yapılan kuş evleri, 19. yüzyıla kadar milli mimarinin önemli bir unsuru haline gelmiştir. Kuş evlerinin inşası titizlikle yapılırdı. Yırtıcı hayvanlardan korunmak amacıyla mümkün olduğunca yükseğe inşa edilirdi. Rüzgar yönü ve güneşin vuruş açısı gibi faktörler dikkate alınarak yapılan bu evler, büyük bir duyarlılık ve özenle inşa edilirdi.
İstanbul'daki en eski kuş evlerinden biri, 1504 yılında inşa edilen Bali Paşa Camii'nde bulunur. Bir diğer dikkat çekici örnek ise, bugün Fatih Millet Kütüphanesi olarak bilinen Feyzullah Efendi Medresesi'nin caddeye bakan cephesinde yer alır. Burada, üç konsol üzerine oturtulmuş ve eğimli bir çatı ile örtülmüş bir dizi kuş köşkü tamamen tuğladan yapılmıştır. Medresenin arka cephesinde ise taş oymalı yıldız motifleriyle süslü başka bir kuş köşkü bulunur.
Kuş evleri, esasen Türk-İslam kültürünün bir parçası olmasına rağmen, İstanbul'daki bazı kilise ve sinagoglarda da bulunabilir. Örneğin, Fener'deki Ayios Manastırı'nda yer alan kuş evleri, kendine has mimari üslubuyla dikkat çeker. Bu evler, Türk mimarisinin belirgin özelliklerini yansıtır ve başka hiçbir Hristiyan yapıda bulunmaz. İstanbul'un eski semtlerinden Balat'ta bulunan Ahrida Sinagogu'nun arka cephesindeki pencerelerin yanında yer alan kuş evleri, çift konsol üzerine oturtulmuş ve iki gözlü evciklerden oluşur.
Osmanlı mimarisinde önemli bir yere sahip olan kuş evleri ve hayvanlara olan ilgi, yabancı seyyahların gözünden de kaçmamıştır. 1874 yılında İstanbul'u ziyaret eden İtalyan seyyah Edmondo De Amicis, “Sultanların veya şahısların hayırlarıyla beslenen sayılamayacak kadar çok güvercin sürüsü vardır. Türkler, kuşları himaye edip beslerler. Kuşlar da onların evlerinin etrafında, denizin üstünde ve mezarların arasında şenlik ederler. İstanbul’un her yerinde, insanın etrafında uçuşan kuşlar vardır.” diyerek bu durumu ifade etmiştir.
u kuş evleri, sadece mimari unsurlar değil; Osmanlı toplumunun merhametini ve estetik duyarlılığını da gösterir. Büyük bir imparatorluğun tasarımlarında, en küçük canlıların bile düşünüldüğü bir dönemi gözler önüne sererler.