• Keşfet
    • Tarih & Mimari
    • Tarihi Yerler
    • Dini Miras
    • Gizli Mücevherler
    • Tarihi Çarşılar
    • Doğa
    • Kültürel Miras
    • Şehrin Mimarisi
    • Sanat & Kültür
    • Müzeler
    • Galeriler
    • Sokak Kültürü
    • Zanaatkarlıklar
    • Lokal Gibi
    • Balat
    • Kuzguncuk
    • Galata
    • Michelin Style
  • İstanbul'u Yaşa
    • Etkinlikler
    • Konserler
    • Sergiler
    • Festivaller & Etkinlikler
    • Eğlen
    • Çocuklarla İstanbul
    • Alışveriş
    • Genç İstanbul
    • Deneyimle
    • İstanbulda 3 Gün
    • İstanbulda 5 Gün
    • İstanbulda 7 Gün
  • Lezzetler
    • Keşfet
    • Tatlılar
    • Sokak Lezzetleri
    • Yeme & İçme
    • Dünya Mutfağı
    • Vegan
    • Kokteyl Barlar
    • Pastaneler
    • Kahve Dükkanları
  • Faydalı Bilgiler
    • İstanbul'a Seyahat
    • Konsolosluklar
    • Istanbulkart
    • Etraftakiler
    • Turizm Ofisleri
    • Önemli Telefonlar
  • Şehrin Hikayeleri
  • Ingilizce
  • Türkçe
  • 30.01.2024
  • Şehrin Hikayeleri

Pierre Loti: İstanbul'a Aşık Bir Fransız Kaşif

Julien Viaud, daha çok Pierre Loti mahlasıyla tanınır ve sadece edebi başarılarıyla değil, aynı zamanda İstanbul’a olan derin tutkusuyla da ünlüdür. 
1850 yılında Fransa'da doğan Loti, Japonya, Senegal, Hindistan, Çin, Amerika ve İran gibi dünyanın çeşitli köşelerine seyahat eden bir deniz subayıydı. 1870 yılında İzmir’e yaptığı yolculuk sırasında Osmanlı topraklarıyla ilk kez tanıştı, ancak İstanbul’u ilk ziyaret ettiği 1876 yılı onun üzerinde silinmez bir iz bıraktı.

Şehrin büyüleyici güzelliği ve canlı atmosferi karşısında büyülenen Loti, İstanbul’a defalarca geri dönmeyi arzuladı ve her ziyareti ona şehri yeni bir bakış açısıyla keşfetme fırsatı sundu. Loti’nin İstanbul’a olan ilgisi sadece yüzeysel değil; şehri her yönüyle derinlemesine inceledi. Beyoğlu’nun hareketli caddelerinden Boğaziçi’nin huzurlu manzaralarına ve Eyüp’ün tarihi derinliklerine kadar her köşesini keşfetti.

Loti’nin edebi eserleri, İstanbul ile kurduğu bu derin ilişkiyi yansıtır. Aziyadé adlı romanı, Thessaloniki’de başlayan ve İstanbul’a uzanan dokunaklı bir aşk hikayesini anlatır. Bu öykü, sıkı Osmanlı gelenekleri arasında iki genç aşıkların mücadelesini gözler önüne serer.

Bir diğer önemli eseri Les Désenchantées, Osmanlı kadınlarının kısıtlanmış yaşamlarını ve haremi ele alır. Bu roman, dönemin sosyal ve siyasi sorunlarına ışık tutar ve Osmanlı İmparatorluğu'ndaki kadınların karşılaştığı zorluklara dair eleştirel bir bakış sunar.

Loti’nin gözlemleri sadece romantik ve sosyal yönlerle sınırlı değildi; aynı zamanda siyasi boyutlarla da ilgilendi. La Turquie Agonisante adlı eserinde Balkan Savaşları sırasında Batılı devletlerin Osmanlılara karşı tutumunu eleştirirken, Suprêmes Visions d'Orient adlı eserinde I. Dünya Savaşı sonrası Türkiye'nin Avrupa devletlerine karşı haklarını savundu. Bu, Loti’nin şehri ve halkını savunma konusundaki kararlılığını gösterir.

Bir deniz subayı ve devlet yetkilisi olmasına rağmen, Loti genellikle İstanbul'un sokaklarında dolaşmayı tercih etti. Fez giyerek ve halkla iç içe olarak, şehrin sakinlerinin günlük yaşamlarını dikkatle gözlemledi. Türkçe öğrenmesi, şehri ve insanlarını gerçekten anlamak için gösterdiği çabayı pekiştirdi.

Pierre Loti için İstanbul, sadece bir seyahat noktası değil, aynı zamanda huzur, barış, sessizlik ve hoşgörünün şehriydi. Şehirde geçirdiği zaman, hayatının en mutlu ve verimli dönemlerinden biri olarak hafızasında yer aldı. Loti’nin gözünden İstanbul, sadece coğrafi bir yer değil, kültür ve duyguların canlı ve karmaşık bir mozaiği olarak görülür—karşılaşan herkesin büyülenip ilham aldığı bir şehir.